2018 yılında ABD Merkez Bankası (Fed), ABD ekonomisindeki toparlanmanın istenen düzeyde olduğunu belirterek faizleri 100 baz puan artırmıştır. Avrupa Merkez Bankası (ECB) ise uygulanan ekonomik programın başarılı olduğunu belirterek niceliksel genişlemeyi yılsonu itibari ile bitireceğini açıklamıştır. Gelişmiş ülkelerin merkez bankalarının uyguladığı sıkı para politikaları ve ticaret savaşları, gelişmekte olan ülke ekonomilerini olumsuz etkileyerek bu ülkelerde yerel para birimlerinin değerinde düşüş; enflasyon ve faiz oranlarında ise artışa yol açmıştır.
ABD ekonomisinde toparlanma hızlanırken 2018 yılına yönelik beklentiler, ABD ekonomisinde toparlanmanın devam edeceği, FED’in faizleri arttırarak bilançosunu küçültmeye devam edeceği, Avrupa ve Japonya Merkez Bankalarının genişletici para politikalarına devam edeceği ve gelişmekte olan ülkelerde büyümenin hız kazanacağı yönündeydi.
Beklentilere paralel olarak Fed, 2018 boyunca sıkı para politikası uygulamaya devam etmiştir. ECB tarafından yapılan açıklamada ise, yılsonunda niceliksel genişlemenin bitirileceği ancak faiz artırımı için hala erken olduğu belirtilmiştir. Emtia fiyatları da, gelişmiş ülke ekonomilerindeki toparlanmadan kaynaklı olarak yılın son çeyreğine kadar artmıştır. Bu durum, başta Brezilya ve Rusya olmak üzere emtia ihracatçısı ülkelerin ekonomilerini olumlu etkilemiştir.
Diğer taraftan ABD, Çin’e uyguladığı korumacı gümrük vergilerini Avrupa ülkelerinin bazı sektörlerine de uygulamaya başlamıştır. ABD ayrıca İran’a güçlendirilmiş yeni ambargo kararı almıştır. ABD’nin korumacı politikalarına karşılık olarak başta Çin olmak üzere diğer gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin de benzer şekilde reaksiyon göstermeleri, olası bir ticaret savaşının başladığını işaret etmiştir.
2018 yılında, ABD’de enflasyon beklentilerin altında kalmasına rağmen; vergi indirimlerinin desteğiyle iyileşme gösteren işsizlik verileri uygulanan ekonomi politikasına olan güveni artırmıştır. Fed bu doğrultuda fiyat istikrarını sağlamak için yıl içinde faizleri dört kez 25 baz puan artırmış, bilançosunu ise yaklaşık 400 milyar dolar küçültmüştür. 10 yıllık ABD tahvillerinin faizlerinde ise son beş yılın en yüksek seviyeleri görülmüştür.
ABD ekonomisinin bu güçlü seyrine rağmen, Fed’in sıkı para politikası ve ABD’nin yeni gümrük vergileri uygulamaları yılın son aylarında büyümeyi bir miktar yavaşlatabileceği algısı oluşturmuştur. Nitekim Aralık ayında yapılan son faiz artışından sonra ABD borsalarında sert satışlar görülmüştür. Fed’in 2019 yılında 25 baz puanlık faiz artışı yapacağı tahmin edilirken; büyüme ve enflasyon verilerindeki gelişmenin Fed’in para politikası üzerinde etkili olacağı düşünülmektedir.
Avrupa Birliği’nde toparlanma devam ederken 2018 yılının ilk yarısında, Avrupa Birliği’nin ekonomisinde toparlanma devam ederken, yılın ikinci yarısında PMI ve sanayi üretimi gibi datalar başta olmak üzere bazı ekonomik verilerde bozulmalar görülmeye başlanmıştır. Diğer taraftan Brexit takvimi üzerinde çalışmalar devam ederken konunun AB’ye ve İngiltere’ye olası maliyetleri de yavaşça gün yüzüne çıkmaktadır.
ECB 2018 yılında piyasa dinamikleri doğrultusunda AB ülkelerini desteklemeyi hedefleyen genişletici para politikası uygulamaya devam etmiş ve yıl boyunca faiz oranlarını değiştirmemiştir. Banka, politika faizini sıfırda, mevduat faizini -%0,40’ta ve marjinal fonlama faizini ise %0,25’te bırakmıştır.
Ancak ECB, tahvil alım programını 2018 sonu itibarıyla bitirdiğini açıklamıştır. Banka, enflasyonda görülen iyileşmenin beklentileri karşılayacak düzeyde olmadığını ve dolaysıyla faiz arttırımı zamanın erken olduğunu belirtmiştir.
Diğer taraftan, birçok Avrupa ülkesinde görülen yüksek işsizlik oranları ve borç stoku, Avrupa Birliği’nde çözümü uzun zaman alacak ana sorunlar olarak görülmektedir.
2018 yılında Fed’in uyguladığı sıkı para politikası ve ticaret savaşları, gelişmekte olan ülke piyasalarında satışa neden olurken, bu ülkelerin para birimlerinde düşüşler yaşanmıştır. Gelişmiş ülkelerdeki büyüme talebi artırdığından petrol fiyatlarında 80 doların üzeri test edilirken, bu durum petrol ihracatçısı ülkeleri olumlu etkilemiştir.
Ancak Fed’in sıkı para politikasının ve ticaret savaşlarının küresel ekonomiye dair resesyon kaygılarını yeniden artıracağı beklentisi, petrol ve emtia fiyatlarında sert düşüşlere neden olmuştur. Fed’in görece daha ılımlı bir tona geçmeye başlamasının, önümüzdeki dönemde gelişmekte olan ülke ekonomilerini olumlu etkilemesi beklenmektedir.
2018 yılında; ABD ile yaşanan siyasi gerilim, TL’deki hızlı değer kaybı, sınırlarımızdaki jeopolitik riskler ve beklentilerin üzerinde seyreden enflasyon, Türkiye ekonomisi üzerinde olumsuz etkiler oluşturmuştur. Özellikle TL’nin değer kaybının önüne geçmek için Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) faiz oranlarında hızlı artışlar yaparak piyasalarda dengeleme sağlamıştır.
Ekonomi otoriteleri tarafından alınan tasarruf tedbirleri, yükselen enflasyon oranlarını dizginlemiş ve enflasyon yeniden düşüş trendine girmiştir. Ayrıca, güncel ekonomik durum dikkate alınarak Yeni Ekonomi Programı (YEP) hazırlanmıştır. Böylece ileriye dönük ekonomik program revize edilmiştir. Yüksek faiz oranları ve değerinin altında işlem gören TL nedeniyle yurtdışı yatırımcılar açısından Türkiye yeniden cazibe merkezi olmuştur. Ayrıca yurt içi varlık fiyatlarının döviz bazında ucuzlamış olması, yurtdışı yatırımcılar açısından ciddi fırsatlar sunmaktadır. Bu sebeple önümüzdeki dönemde Türkiye’ye varlık alımı yolu ile ciddi anlamda sermaye akışının olması beklenmektedir.
2018 yılında TL’nin başta ABD doları olmak üzere gelişmiş ülke para birimlerine karşı değer kaybetmesi, Türkiye’nin ihracatını ve turizm gelirlerini olumlu etkilemiştir. Cari açık rakamlarında gözle görülür bir iyileşme yaşanırken, Ağustos ayından itibaren her ay cari işlemler fazlası verilmiştir.
Türkiye’nin ana ithalat kalemlerinden olan petrol ve doğalgaz fiyatlarındaki yükselişe rağmen 2018 yılında ithalatta ciddi bir artış görülmemiştir. Diğer yandan ihracatta 2018 yılında cumhuriyet tarihinin en yüksek rakamı gerçekleştirilmiş ve ihracatın ithalatı karşılama oranı %95 seviyesine kadar çıkmıştır. Dış ticaret dengesindeki mevcut iyileşmenin cari açık rakamlarına da yansıyarak 2019’da da devam etmesi beklenmektedir.
Yılın üçüncü çeyreğinde TL’nin hızlı değer kaybetmesi enflasyonun beklentilerin üzerinde çıkmasında ana etken olarak gösterilmektedir. Ayrıca, bazı gıda ürünlerinin fiyatlarının yüksek seyretmesi de enflasyonun yükselmesinde etkili olmuştur. Yüksek faiz, TL’nin değer kazanması, ekonomide yeniden istikrarın kazanılması ile birlikte baz etkisinin de katkısı sonucu enflasyonun düşüşe geçeceği düşünülmektedir.
TCMB, 2018 yılının üçüncü çeyreğinde ABD ile yaşanan siyasi gerilimden kaynaklı olarak TL’de görülen hızlı değer kaybının önüne geçmek için faizlerde hızlı bir artış yapmıştır. Ayrıca sıkı para politikasını devam ettireceğini belirterek piyasada istikranın yeniden tesis edilmesi için bir takım adımlar atmıştır.
2018 yılında ülkemizde bazı stratejik sektörlere verilen teşvikler ve mültecilere yapılan harcamaların varlığında, uygulanan mali disiplin sayesinde bütçe açığı geçmiş yıllara kıyasla bir miktar artmış olsa da kamu borcu düşük seviyede tutabilmiştir. Aynı kararlılığın 2019 yılında da devam etmesi beklenmektedir.
2019 yılında faizlerin ve enflasyonun YEP’deki hedeflere yaklaşması beklenmektedir. Ayrıca önümüzdeki dönemde yapısal reformlara ağırlık verilmesi, Türkiye’nin ekonomisinin dönüşümünde ivme kazandırarak büyümesini destekleyebilecektir.